Geçinme Belâsı – Mehmet Akif Ersoy

 

Ömr-i girânmâye der in sarf Şüd

Tâ çihorem sayf, çipûşem Şitâ ( Sa´dî )

Doksan senelik ömre, İlâhî, bu mu gâyet

Bilmem ki ne âlem bu cedel-gâh-ı maîşet!

Korkunç oluyor böyle hakîkatleri, gerçek,

Sa´dî gibi bir asr-ı fazîletten işitmek.

Sa´dî o kadar felsefesiyle, hüneriyle,

Fikrindeki hürriyet-i fevka´l-beşeriyle

Esbâb-ı maîşet denilen kayda girerse,

Yâd etmesin âzâdeliğin nâmını kimse.

İnsan ki çıkar perde-i mektûm-i ademden,

Tâ sahne-i hestîde zuhûr ettiği demden,

İkmâle kadar fâcia-i devr-i hayâtı,

Atlatmaya mahkûm ne mühlik akabâtı!

Zannetme ölüm şahsına bir kerre muhâcim…

Bin kerre olur günde o düçmenle müzâhim.

Âvâre beşer sâha-i gabrâya düşünce,

Etrafına binlerce devâhî üşüşünce

Meydan mı bulur râhatı esbâbını celbe

Başlar o cılız kolları dünya ile harbe!

Kaynar güneşin âteşi mihrâk-ı serinde;

Karlar buz olur hep beden-i bî-siperinde.

Medhûş nigâhında köpürdükçe denizler;

Beyninde bütün dalgalar öttükçe mükerrer;

Sâhilden uzansam, der, eder tayy-i merâhil;

Lâkin onu bilmez ki uzaklar daha sâil:

Dağlar o nihâyetsiz olan silsilesiyle,

Ormanlar o dünyâyı tutan velvelesiyle,

Emvâc-ı serâbıyle, vuhûşuyle bevâdî,

Her hatve-i azminde olur ye´sine bâdî.

Fevkınde semâvâtın o ecrâm-ı mehîbi;

Pîşinde zemînin o temâsîl-i acîbi;

Bîçâreyi medhuş ederek her nefesinde,

Muztar bırakır mün´adim olmak hevesinde.

Lâkin bu heves bir heves-i dîgere mağlûb:

İnsan yaşamak hırs-ı cibillîsine meclûb.

Her devresi bir devr-i azâb olsa hayâtın,

Râzîsi değildir yine bir türlü memâtın!

Ömr olsa da binlerce tekâlif ile meşhûn,

İnsan yaşamaktan yine memnun, yine memnun!

Artık neye mevkûf ise te´mîn-i bekâsı,

Yalnız ona masrûf olur âvâre kuvâsı.

Durmaz boğuşur bunca muhâcimlere rağmen,

Düşmez o mesâî denilen seyfı elinden.

Çıplaktır o, ister ki soğuklarda ısınsın;

Bir dam çatarak her gece altında banrısın.

İster yiyecek şey, giyecek şey, yakacak şey ..

Bin türlü havâic daha var bunlara der pey.

Âvâre beşer işte bu bâzâr-ı cihanda,

Her gün yeni bir kâr peşinden cevelânda.

Maksad bu kadar dağdağadan bir yaşamaktır…

Lâkin bunun altında ne maksad olacaktır

Heyhât, onu idrâk için i´mâl-i hayâle

Yok vakti: Bütün demleri mevkûf cidâle!

İnsan ki onun rûh ile insanlığı kâim,

Dâim oluyor cisminin âmâline hâdim;

Gelseydi eğer rûhunu i´lâya da nevbet,

Anlardı nedir, belki, hayâtındaki gâyet.

Bir anladığım varsa şudur:Hâlik-ı âlem,

Hilkat kalıversin, diye bir ukde-i mübhem,

Daldırmada insanları hâcât-ı hayâta,

Döndürmede ezhânı bütün başka cihâta.

Ömrün öteden berk-süvârâne ,şitâbı,

Iyşin beriden lâzım-ı bî-hadd ü hesâbı,

Göstermede dünyâya, nedir maksad-ı Hâlik…

“Kimden kime şekvâ edelim biz de şaşırdık!”

 
 
 

0 Yorumlar

İlk yorumu yazabilirsiniz....

 
 

Yorum yaz!